17 Şubat 2007 Cumartesi

Ermeni Meselesi - 2 : Soykırım Planının İç Yüzü

Avrupa'nın Rusların boğazlar üzerindeki ortaklığına şiddetle karşı koyması Rusları Akdeniz'e inmek için başka bir yol aramaya teşvik etti. Rus desteğiyle devlet olan Yunanistan'ın özgürlük hareketini yöneten cemiyet Etniki Eterya cemiyetidir. Bu cemiyetin başkanı ise Çarın yaveri idi. Aynı stratejiyi Türkiye'nin doğusunda bulunan başka bir Hıristiyan kavim üzerinde uygulamaya karar verdiler. Bu kavim Ermenilerdi. Kafkasları ele geçirdikten sonra Türkiye'ye doğu sınırında komşu olan Rusya, Doğu Anadolu'daki Ermenilere anavatanları olan Kilikya'yı yani Adana havalisini vaat ederek koparmayı düşündü. Sonra da ya kuracakları kukla bir Ermenistan devleti üzerinden ya da Ermenileri kopardıktan sonra kendi Rusya içinde asimile ederek İskenderun'dan Akdeniz'e inmeyi planladı. Bu strateji, bir Hıristiyan kitleyi Müslüman bir devletin himayesinden kurtardıktan sonra Avrupalıların kendilerini alkışlayacağı bile düşünülerek tasarlanmıştır. Rusların Akdeniz'e boğazlar yerine Doğu Anadolu'dan inme davasını kendilerine gaye edinmiş olmalarıdır ki, asırlardan beri tebaa-ı sadıka adıyla örfümüzü, dilimizi hatta yemeklerimizi dahi benimseyen bu sadık tebaayı tahrik asi bir tebaa haline getirdi.

Ermeniler Rusya'dan aldıkları silahları kiliselerde depolamışlardır. Türkiye'nin arşivlerinde bugün dahi yakalanan bu Rus silahlarının ve ele geçirilen Rus - Ermeni vesikalarının asılları mevcuttur. Genelkurmay Başkanlığı'nın yayınladığı bir kaynak olan "Ermeni Komitelerinin Amaçları Ve İhtilal Hareketleri" isimli kitabın kapağında da Ermenilerden toplanan yüzlerce silah önünde bekleyen Türk subaylarıyla çektirilmiş bir fotoğraf vardır. Rus tahrikiyle teşkilatlanmak üzere komiteler kurdular. Bunların belli başlıları: Hınçak Komitesi ve Taşnaksutyun Komitesi'ir. Yani bir nevi iki silahlı partidirler, bugünkü PKK gibi. Sultan II. Abdülhamit zamanında hükümet, yapılan isyan hazırlıklarını fark etmiştir. İşin bir nasihat ile düzelmeyeceğini görerek Doğu Anadolu'da bulunan Ermeniler için tehcir (göç ettirme) kararı almıştır. Ermeni katliamı diye addedilen olayın bam teli bu tehcirdir. Bu tehcir Sultan Abdülhamit zamanında karara bağlanmış ve onun zamanında da ondan sonra gelen ittihat terakki hükümeti yönetimi zamanında da gelişi güzel yapılmamış bir nizamnameye bağlı kalarak yapılmıştır. Devlet arşivlerinde bunu ispat eden binlerce vesika vardır. Ben bunlardan bir tanesini size aktaracağım. Dahiliye nezaretinden (Dış işleri bakanlığı) Ermeni tehcirine ait düzenlenmiş talimatnameden bir bölümü Türkçeleştirerek aktarıyorum: "Nakli icap eden Ermenilerin yerleşmeleri onaylanan yerlere can ve malları muhafaza edilerek gönderilmeleri ve oraya vardıklarında yerleşene kadar göçmen ödeneğinden iaşeleri (yedirip içirmeleri), eski mali durumları oranında kendilerine emlak ve arazi, içlerinde muhtaç olanlara hükümet tarafından mesken inşa edilmesi, çiftçilik işlerini görmeleri için tohumluk-alet, terk ettikleri malların kendilerine iadesi, emlak-depo-bağ-han gibi gelir getiren gayri menkullerinin acık artırma sonucu satılarak bedellerinin kendilerine ödenmesi şart koşulur." Sürgündekilere yapılan şu muameleye bakın! Ermeniler 80 yıl sonra kalkıp bunlar bize soykırım yaptı diyorlar, bunun da bir sebebi bir çıkar amacı vardır elbet. Gerçek önemli değil, bunları Avrupalı da biliyor. Araştırırsanız siz de bulursunuz. Arşivler bugün dahi internete verilmiş durumdadır. Bu tip arşivlerin kopyasını isteyenler bana mail adresimden ulaşabilirler; benim elimde bunun gibi daha pek çok arşiv mevcuttur.


(Yukarıdaki fotoğrafta Adana'da yapılan aramalarda Türk birlikleri tarafından ele geçirilen gaz tenekelerindeki barut, silah ve bombalar ile Hacin Ermeni mektebinden çıkarılan Ermenistan arması, dinamit, barut kapsül ve fitilleri gibi malzemeleri görebilirsiniz)

İhtilal yapan ordular harp edemezler. Çünkü ast üst münasebeti bozulur. Böyle bir ihtilal 93 harbi (1877-1878) döneminde meşrutiyet - saltanat mücadelesi uğruna yapılarak Padişah Abdülaziz tahttan indirilmiştir. Sultan Abdülhamit tahta yeni çıktığından harbi önleyemedi. Ruslar İstanbul - Yeşilköy?e kadar ilerlediler. Rus başkumandanı Nikola, Türk murahhas heyetini Yeşilköy'de kasten bir Ermeni'nin evinde toplantıya çağırdı. Ayestefonas antlaşması ile Osmanlıya dikte edildi ve Ermenilere koyabildiğince özerklik şartı koydurdular. Sultan Abdülhamit dünya siyasetinde meşhur olmuş zekasıyla İngilizlerin Ruslara karşı olan siyasetinden istifade ederek Berlin antlaşması sırasında Rusların bu şartlarını sonuçsuz bıraktı. Bu özerklik meselesi tutmayınca Ermeniler Erzurum'dan İstanbul'a kadar pek çok yerde isyan çıkarmaya başladılar. İstanbul'da Fatih camisine bir Cuma vakti saldırdılar. Fatih camisine gidecek olursanız sütunlara bakarsınız, sütunlarda kurşun delikleri vardır. Bundan başka Babıali'ye yapılan baskın, Osmanlı Bankası baskını, padişaha suikast (1905'te Sultan Abdülhamit'e Yıldız Camisinde suikast yapıldı) gibi çeşitli girişimlerde de bulundular. Bir ülkenin padişahına, reisine suikast yapılıp bunun cezası verildikten sonra "Bizi yok etti bu millet!" diyecekler. Sadece biraz makul olmak bile kafi; biz Ermenileri yok etseydik Yavuz Sultan devrinde, Kanuni devrinde bunlar aynı topraklarda yaşamıyor muydu? Sonra mı geldiler buraya? Bu devlet aptal mıydı ki ülkenin zirvede olduğu Kanuni devrinde değil de, oluk oluk kan kaybettiği dünya harbi esnasında, dokuz cephede birden harp ederken Ermeni'yi yok etmeye kalkacak? Bursa'dan hiçbir ehemmiyeti olmayan Ermeni patriğini Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'a getirdi. Ona Kumkapı'daki mekanını verdi ve onu Rum patriği ile eşit haklara sahip kıldı. Osmanlı tarihinde bunun daha nicelerini saymak mümkün. Bu bir soykırım değil nefsi müdafaa meselesidir. Aslanı yaralı gördüğünde saldırırmış sırtlan...

19. yüzyıl sonlarında orduda Hamidiye süvari alayları denilen doğulu Kürt aşiretlerinden özel atlı birlikler oluşturuldu. Bu birliğin bir kuruluş sebebi vardır: Kafkas cephesinde yapılan Sarıkamış harekatı cahilce bir hücumdur. I. Dünya Savaşında 90.000 Mehmetçik Allahu Ekber dağlarında iki buçuk metre karın altına gömülünce Rus orduları Doğu Anadolu?da serbest kaldılar. Rus ordusunda gönüllü Ermeni alayları Rusların gölgesinde silahsız köylülere saldırdılar. Bu sıralarda Rusya'da Bolşevik ihtilali oldu. Rus orduları ülkelerine çekilmeye başladılar. Onlar çekilirken Ermeni alayları da onlarla birlikte döndü. Ancak toprağa bağlı insan yurdunu terk edemez. Geride kalan Ermeni toprak sahipleri ve köylüleri daha evvel saldırıya uğrayan Kürt köylüleri tarafından hücuma uğradı. Ermeni katliamı denen olay budur. Tokat yiyen aşiretler cevap olarak tokat atmışlardı. Bunu yapan da silahsız köylülerdir. İşte Hamidiye alaylarının kuruluş sebebi Ermeni militanları tarafından katliama maruz kalacağı öngörülen silahsız Kürt halkını korumaktı. Ermeni meselesi dünya harbi esnasında sonuçlandırılmıştı. Bugün karşımıza neden bir daha çıkıyor bunu irdelemek gerekir.


(Ermeni Hınçak alayı sekizinci bölük birinci takım kumandaları askerleri ve kızılhaç heyeti)

1964 senesinde İsmet İnönü, Avrupa Ortak Pazarına (Bugünkü Avrupa Birliği) 20 senelik bir geçiş protokolü imzaladı. O gün Ermeniler Türkiye'nin bu girişimini davalarını yeniden kazanmak umuduyla kullanarak faaliyete geçtiler. Avrupa Birliği Roma antlaşmasıyla kurulmuştur. Bu antlaşmaya göre üye devletlerin tebaaları birbirlerinin ülkesinde aynen bir vatandaş hakkı gibi arazi satın almak hakkına sahiptirler. Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde arazi satın alarak daha sonraya buraya yerleşmeyi planladılar. Ermeniler önce bir film çevirdiler. "Duvardaki Leke" adında, senaristi Mim Kemal ÖKE olan bir filmdi bu. Ermeniler harp bittikten sonra İttihat Terakki'nin meşhur paşaları olan Cemal paşayı Tiflis'te, Talat paşayı Berlin'de vurdular. Bu filmde Talat paşanın katili yakalanıp mahkemeye çıkarılıyor. Bu tarihte olmayan yalan bir vakaadır. Talat paşanın katili yakalanmıştır ancak kaçtı diyerek birileri tarafından kaçırılmıştır. Filmin yapım amacı Ermenilerin güya başlarına gelenleri yeniden dünyaya hatırlatmaktır. Bu filmin sonunda diyorlar ki: "Ey hıristiyan kardeşlerimiz, Türkiye ile harb edin de şu bizim kadim topraklarımızı (kadim topraklarının neresi olduğu da meçhul) ellerinden alın bize verin demiyoruz! Türkler Avrupa Ortak Pazarına girmek üzere Roma antlaşmasına imza attılar. Bu yüzden biz eski topraklarımızı satın alabileceğiz. Böyle yokedilmiş bir hıristiyan topluluğun, vatanı elinden alınmış bir hıristiyan topluluğun tekrar vatanına sahip olmasını istemezmisin ey hıristiyan kardeş? Bu iş için bir vakıf kurduk, gelin şu bizim vakfımıza yardım yapın diyoruz." Milyarlarca dolarları var. Bu filmi Amerikan kanallarında aylarca gösterdiler. Yaptıkları masrafın bin katı para topladılar. Bugün de bu vakıf Amerika'da devam ediyor. Hatırlayanlar bilir; 80'li yıllarda bir grup turist Van'da arazi satın almak istiyordu. Bir incelendi ki Amerikalı diye gelenlerin hepsi Ermeni çıktı. Üstelik aynı vakıftan geliyorlar. Ermeni diyor ki; "Fransız diye, İngiliz diye, Alman diye gelerek buralardan toprak alırız. Buralara yerleştikten sonra da bir hır gür çıkarırız. Avrupa ne oluyor orada dediğinde bu barbar Türkler bizi yeniden yoketmeye çalışıyorlar deriz. Türkler der ki yahu siz buraya dün geldiniz durun bakalım. Ne dünü ben milattan önce buradaydım, sen dün geldin deriz." Plan budur. Ama bu planı bu millet yemez. Eğer yeseydi ASALA tükenmezdi.


(Asala militanları)

Bu plan için önce bu vakfı kurdular. Daha sonra davalarını dünyaya duyurmaları gerekti, bunun için ise yurtdışındaki Türkiye elçilerini ve elçilik görevlisi olan diğer Türk çalışanları öldürmek amacıyla ASALA adını verdikleri terör örgütünü kurdular. Kendi mantıklarına göre Avrupalı şöyle düşünecekti: "Bu sefir neden öldürdü, ne alaka vardır ki bunlar sürekli Türk sefirlerini öldürüyorlar?" sonra Avrupalı düşünecek ve Ermeniler geçmişte kendilerine yapılan zulmün intikamını alıyor diyecek. Her katliamda bu duyulacak, konuşulacak, haber olacak ve dünyaya hatırlatılacaktır (şimdi hatırlattılar maşallah). Dünya duyacak ki Türkler Ermenileri katletmiş(!) 6 ayda bir konsolosluk mensubunu öldürdüler ve bu üç beş sene devam etti. Bu insanları öldürerek ellerine bir şey geçmeyeceğini biliyorlardı. Ancak bu ölümlerin konuşularak dünyaya bir propaganda malzemesi olacağını umut ettiler.

Lübnan serbest bir ülkedir. Bir hıristiyanın oraya gidip yerleşmesinde de hiçbir engel yoktur. Osmanlı arazisini I. Dünya Harbinde nihayetinde İngilizler taksim ederken, bir maksada göre ve bir plan dahilinde yaptılar. Suriye vilayeti o zamanlar İsrail, Filistin, Lübnan, Ürdün topraklarından oluşuyordu ve bugün bu saydığımız beş ülkeye bölündü. Lübnan'ın ayrı bir devlet oluşunun sebebi çok eski zamanlardan beri ortadoğuya hıristiyanlığı yaymak için bir üs olarak seçilmesidir. Bundan dolayı orada bir miktar hıristiyan Arap da teşekkül ettirdiler. Şimdi aynı şeyi Türkiye'ye yapıyorlar. Bu hıristiyanlardan dolayı Cizvit cemiyetleri orada teşekkül etmiştir. Bakınız dünyada Yehova Şahitliğinin iki merkezi var; birincisi Washington'dur, ikincisi Beyrut'tur. Beyrut her mezhepten misyoner teşkilatının ortadoğu karargahıdır. Cizvit teşkilatının merkezi de Beyrut'tur. Hıristiyanların çoğunluk olduğu bir devlet olması için öyle bir hudut çizdiler ki, Lübnan'da cumhurbaşkanı anayasa gereği hıristiyan olmak zorundadır, başbakan alevi müslüman olur, meclis başkanı sünni müslüman olur. Eğer alevilerle sünniler bir tutulursa hıristianlık azınlık haline gelir. Hıristiyanlığı çoğunluk gösterip cumhurbaşkanlığı makamını alabilmek için alevi ve sünni müslümanları böldüler. Fuhuşu, kumarı serbestleştirebilmek, arap zenginlerinin parasını yiyebilmek için orayı süper liberal bir memleket olarak ayarladılar. Eğer bugün gidecek olursanız dediklerimin doğruluk derecesini kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Ermeniler Lübnan'ı bu serbestliğinden dolayı bir sıçrama tahtası olarak kullanıyorlar. Oraya yerleşmeye başladılar. Lübnan hükümeti hıristiyanların çoğunluğu oluşturması için her gelen Ermeniye de vatandaşlık vermiştir. İsrail ise ortadoğuda tek egemen olmak istiyor, hıristiyanları Lübnan'dan kaçırmak için orada bir iç savaş çıkardı. Bu iç savaştan azımsanamayacak zarar gören Ermeni'nin Lübnan üzerinden Türkiye'ye sıçrama planı işte bu iç savaş yüzünden bozuldu.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home